Kayıtlar

Resim
notaların gizinde   Doğadaki sesler tarihin derinlerinden çıkıp gelen  her değişkende olduğu gibi yoğrulmuş ,şekillenmiş kulağımıza  müzik olarak seslenmiştir.   Farklı yapıdaki insanlar farklı tarz melodilerle mutluluğu, hüznü, savaşı, barışı, umudu, umutsuzluğu daha neleri hissetmişler… En çok vurgulanansa aşk olmuş her bir notada,sözde. Çağımızdan birkaç  yüzyıl öncesine doğru göz atıldığında kimisi yitirilen her ana özlem duyarken kimisi zemberek olmuş sonra kırılmış, barındırılan duygulara  yabancılaşmış. Sevgi gitgide tükenirken , müzikte buna eşlik etmiş.Beethoven ay ışığı sonatındaki notalarla yüreğe dokunmuş.Müzeyyen Senar benzemez kimse sanadaki sözlerle bam telimize vurmuştur.Dünden gelen değerli sanatçılar ve eserleri nesillere ulaşmış , ulaşacakken bu gün istisnaların dışında hangi tınıda bulabiliyoruz ki bu tadı!   Altmışdörtlük eslerle derin susuşlara dalar olmuşuz! Büyüklerimi...
Resim
benden öte   Hayatı bildik akışıyla yaşayamadığımdan mıdır bilmem olmazların, imkansızların cazibesiyle hep sondan başlarım. En bildiğim ben en yabancı haline  özlem duyarken düşünmeli ,düşlemeli bir son yazarım.   Şu orta kısım , yazının en can alıcı yeriyken ben hiç gelemem işte. Ortası yoktur. Ya siyahtır ya beyazdır klasik tabiriyle.   ‘Sınırlarda yaşamıyorsan çok yer kaplıyorsun demektir’ cümlesini dile getirmişti birkaç sene evvel izlediğim belgeselde emekli bir hemşire ki şimdilerde motosiklet yapımıyla ilgilenmekte. İşini severek yapmanın haklı mutluluğunu yansıtıyordu yüzüne. En dipte ya da zirvede olmayı, rüzgarı o iki tekerin üzerinde hissetmeyi ,dünyada istediğin yöne her an gidebilmeyi,ulaşılmazı kısaca özgürlüğü dakikalara sığdırdı. O kadar imrendim ki ‘sınırsız insana’; olmak istediğime…   Cümlelerimi hep eylemle noktalamaya kalktığımda hep engel, deveyle hendek misali… Sınırları her zorlayış sabır ve zaman bileşeniyle üç noktaya dönüşüyor....
Resim
Soluksuz insanlar topluluğu  Vade dedikleri süreci er ya da geç tamamlayanları götürüp bırakırlar öbür dünya denilen  yerle baş başa. Kime,neye göre erken ya da geç bilinmez ya neyse…   Varlık ve yokluk netliğinde sislendirdik günleri. Hangi ara bu kadar acımasız ve bencil olduk birbirimize! Bakıyorum bu aralar herkes sitemde. Korkuyoruz kendimizi açmaktan hatta en basiti selam vermekten… Küçücük hesaplarla kabartıyoruz listeyi. Hali hazırda kara defterimiz var nasılsa. Güvensizleşiyoruz!Yoksa siz hala güvensizleştiremediklerimizden misiniz?’ diyor zamanın dişlileri sırıtarak. 80’li yıllara ait bir kuşak olarak keşke diyorum keşke 60’lı, 70’li yılları görebilen genç olsaymışım. Bir sürü sıkıntılı günler geçirmiş insanlar. Yağ kuyrukları, tüp kuyrukları indirgenmiş halde örnekleri. Onca karmaşaya rağmen samimiyet, iyi niyet olabildiğince muhafaza edilebilmiş. Ne kadar farklılaşmış değer yargılarımız. Geçen haftalardan bir gün çok sevdiğim arkadaşlar...
Resim
Kadraja Sığamayanlar    ‘Dev bir kentin yüreğine,çeşitli kültür ve kökenlerden geldiler.  Yaşamı müzik, müziği dansla anlattılar. Belki görünüşleri ve söyledikleri ile şüphe, korku saldılar ama sevgi ve heyecanlarıyla bize bizden yakın oldular…’ Ağır Roman   Arka sokaklar… Bir şehrin gerçeği. Görülmesi gereken, bir türlü görülmeyen yüzü. Eksik   ifade ettim ‘hor görülen yüzü’ de demeliydim öyle değil mi?   Madden, manen kaymak tabakanın sürekli göz önünde tutulması; sürekli gücün onlarda olması; olmayanın, perişanlık içinde yaşaması, kaderine terk edilmesi, ezilmesi adaleti sorgulatır. Hoş dünya adaletsiz deriz biter. Oralarda gün karanlığa doğar. Geceye yol aldığında zifiri kıvamına dönüşür. Yok oluşlara tanıklık ederiz , üçüncü sayfa boyutunda. Madde bağımlıları, alkolikler, hayat kadınları, kadın ticareti yapanlar, katiller, hırsızlar,uğursuzlar,… sokağın sakinleridir çoğunlukla. Berberi, bakkalı, işçisi,… yok mudur? Onlar ...
Resim
toprak ve insanın geometrisini keşif  "Yerini yitiren kişi, Yola çıkmak zorundadır. Yola çıkan kişi, yeni bir yer arıyordur -ama yola hep bir (eski) yerden çıkıldığını da unutmaz: her varılan yerin de (yeniden) bir yola çıkış yeri olabiliceğini... Yabancılığını kalıcı kılmak isteyen kişinin, Yerleşikliğinden rahatsız olması gerekir; ve tersi:yerleşikliğinden rahatsızlık duyan kişinin kalıcı bir yabancılık bulması..." Oruc Aruoba   İnsanoğlu varoluştan bu yana hep bilinmeyene merakla, ufku genişletmenin peşine düşmüş. Irklar, dinler, diller oluşmuş yeryüzünde. Kimisi olduğu yere, topluma sabit kalırken, kimisi seyyah olmuş dolaşmış alemi.   Hep bir diğerine duyulan arzu, noktası olmayan yolculuklara sürüklemiş. Yollarda olmakmış asıl olan. Kültürü, tarihçeyi, yaşamı; ülke-özne bileşkesiyle görmek ne kadar keyif verici. Kimisi besili, doldururken mideyi; kimisinin açlıktan kemikleri görünür halde. Bir yerde  Latin rüzgarı esiyor başlıyor salsa, cha c...
Resim
Aşkın halleri   Bazı bazı insanı  göklere çıkaran kimi zaman da  yeryüzüne indiren en yüce duygu Aşk… Nasıl da büyük güç barındırır içinde şu üç harf. Kişiye, yaşa(ma)yışına göre sevdaya dair bin bir tanım yapılabilir.  ‘’Aşk çift kişiliktir…’’ hal böyleyken değme muhteşem ikilinin keyfine. Mutluluğun tepesinde cumhuriyet kurulur. Göze alınmayacak ne vardır ki? Yeter ki sevdiceğinin yanında olsun. Bir soğan ekmek derler ya…  Böyle diyenler  seyreldi mi bana mı öyle geliyor. İki gönül bir olunca samanlık seyran oluyordu. Suçu kalmayan samanlıklara mı bulmalı, taş duvarlara mı? Neyse suçlu aramayalım. İyidir iyidir.   ‘’Aşk tek kişiliktir…’’ hah bak ne ağıtlar yakılacaktır şimdi. Öldüren, süründüren cinsten. Platoniği mi desem, karşılıksızı mı desem, imkansızı mı desem ne desem? Platonik açılsa belki değişecektir her şey. Yokkk açılamaz. Karşılıksız denemiştir, yazmıştır, çizmiştir. Neticede çaba sarfetmiştir, umut olmaz mı olabil...
Resim
Çakraların gücü adına...   ''Hangi okyanus derin gözlerinden? Hangi fırtına güçlü nefesinden? Rüzgârın kalbini götür uzaklara...'' Soner Canözer     Her insanda negatif veya pozitif yönde değişen potansiyel kavram şu enerji. Hoş bazılarımızda öyle bir sabitlenmiş, bir de güzel izole edilmiş ki değiştiremezsin istesende.           Depresif halde olsalar dahi polyanna olabilen, yanında olmaktan her daim keyif aldığımız, eğlenceli kişiler… Pekte severiz böyle insanları. Kah gamsız gördüğümüz bile olur. Hele bir de akıllılarsa; doyum olmaz bedava beyinlerine, bonkör zamanlarına. Sanki sabitlemişlerdir çevreye saldıkları gülümseyişlerini. Yo yo yokkk asık suratlı, keyifsiz vb. duruşlar yok. Yarattığı misyonun hakkını vermelidirler. Bazı bazı suç olduğunu düşünürüm yansıyan vizyonun. Neden mi? Ah işte böyle oldu, ah aşkta şöyle oldu amanın ağrıdı başım, ağrıdı dişim gibi gibi batsın bu dünya diyen gelir. ‘’Ne olursan ol ...