Doğadaki sesler tarihin derinlerinden çıkıp gelen  her değişkende olduğu gibi yoğrulmuş ,şekillenmiş kulağımıza  müzik olarak seslenmiştir.
  Farklı yapıdaki insanlar farklı tarz melodilerle mutluluğu, hüznü, savaşı, barışı, umudu, umutsuzluğu daha neleri hissetmişler… En çok vurgulanansa aşk olmuş her bir notada,sözde. Çağımızdan birkaç  yüzyıl öncesine doğru göz atıldığında kimisi yitirilen her ana özlem duyarken kimisi zemberek olmuş sonra kırılmış, barındırılan duygulara  yabancılaşmış. Sevgi gitgide tükenirken , müzikte buna eşlik etmiş.Beethoven ay ışığı sonatındaki notalarla yüreğe dokunmuş.Müzeyyen Senar benzemez kimse sanadaki sözlerle bam telimize vurmuştur.Dünden gelen değerli sanatçılar ve eserleri nesillere ulaşmış , ulaşacakken bu gün istisnaların dışında hangi tınıda bulabiliyoruz ki bu tadı!   Altmışdörtlük eslerle derin susuşlara dalar olmuşuz! Büyüklerimizin ah nerde o eskiler dediğini işitir gibiyim.
  Lavinya der içimden gelen notasyon. Nasılda başkadır…Şairimiz ne de güzel yazmış F.D ne de güzel müziğini yapmış dedirtircesine. Herkesin di’li geçmiş zamanda hikayesi vardır ya işte sözler adı saklı sevgiliye , anlamı ölüm çiceği olan  Lavinya’ya ithaf edilmiştir.
  Duygularımızın  cangıllarında ilkel zamanlardan modern zamanlara olan devinimde neler neler kaybetmişiz. Bir dizi iz , bir dize giz …






Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar